Rize'nin
İdari Yapısı
ve
İlçeleri
ve
İlçeleri
İÇİNDEKİLER:
3.1.İdari Yapının Tarihi
3.2.Merkez Köy / Mah.
3.3.İlçeler
3.3.1.Ardeşen
3.3.2.Çamlı Hemşin
3.3.3.Çayeli
3.3.4.Derepazarı
3.3.5.Fındıklı
3.3.6.Güneysu
3.3.7.Hemşin
3.3.8.İkizdere
3.3.9..İyidere
3.3.10.Kalkandere
3.3.11.Pazar
3.1.İDARİ YAPININ TARİHİ
Rize; fethinden sonra Trabzon sancağına bağlanmıştır.
Ancak; Pazar, Hemşin, Arhavi ve Hopa Batu’mun fethinden sonra Batum Sancağı oluşturulmuş Rize'de bu sancağa bağlanmıştır. Daha sonra yapılan düzenlemede Batum Sancağı Lazistan Sancağı olarak yeniden tanzim edilmiş ve Trabzon vilayetine bağlanmıştır.
1486 yılı Trabzon Sancağı“Tahrir Tapu Defteri”nde bugünkü Rize bölgesinin;
RİZE, ATİNA (Hemşin nahiyeleri dahil) ve LAZLUK (Ardeşen,Vitçe / Fındıklı,Arhavi, Hopa dahil) olmak üzere üç kaza halinde Trabzon’a bağlı bulunduğu belirtilir.
1867 Vilayet Nizamnamesine göre; Rize, Trabzon Vilayetinin merkez sancağının 6 kazasından biri durumundadır.
1877 yılında merkez sancağa bağlı nahiye olmuştur.
Trabzon eyaleti Batum Gonya sancağı içinde yer alan Rize, 93 harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus harbi sonunda 3 Mart 1878'de imzalanan Berlin antlaşması ile Batum Ruslara bırakılınca, Kuraiseba / İkizdere, Mapavri / Çayeli ve Kara dere Nahiyeleri ile birlikte Rize Kazası Lazistan Sancağına dâhil edilerek , Lazistan sancağının merkezi haline getirilmiştir.
Cumhuriyet dönemine kadar sancak merkezi olan Rize, 20 Nisan 1924 tarihinde vilayet olmuştur.
1933'de yayınlanan bazı vilayetlerin kaldırılması ve bazılarının birleştirilmesine ait bir kanunla; Artvin'e bağlı Yusufeli kazası ayrılıp Erzurum Vilayetine bağlanırken, diğer kazaları ile birlikte Artvin Rize'ye bağlanmıştı.
2 Ocak 1936 tarihinde yürürlüğe giren 2885 sayılı Kanunla Erzurum'dan Yusufeli ilçesi ve Rize'den Pazar ilçesi dışındaki ilçe ve bucaklar alınmak sureti ile bugünkü Artvin ili; Çoruh adı ile vilayet haline getirilmiştir. Rize de tek ilçesi Pazar olan il olarak kalmıştır.
Bugün ise Rize merkez ilçeden başka ; Ardeşen, Çamlıhemşin, Çayeli, Derepazarı, Fındıklı , Güneysu , Hemşin , İkizdere , İyidere , Kalkandere ve Pazar olmak üzere 11 ilçe ve 350 köyden oluşmaktadır.
3.2. MERKEZ KÖY VE MAHALLER
İlçelerin Merkeze ve Birbirine Olan Uzaklıkları
İlçelerin Merkeze ve Birbirine Olan Uzaklıkları
RİZE | |||||||||||
48 | ARDEŞEN | ||||||||||
65 | 25 | ÇAMLIHEMŞİN | |||||||||
18 | 30 | 40 | ÇAYELİ | ||||||||
10 | 58 | 75 | 28 | DEREPAZARI | |||||||
61 | 13 | 38 | 43 | 71 | FINDIKLI | ||||||
15 | 53 | 70 | 23 | 25 | 66 | GÜNEYSU | |||||
55 | 29 | 46 | 37 | 65 | 42 | 60 | HEMŞİN | ||||
56 | 104 | 121 | 74 | 46 | 117 | 71 | 111 | İKİZDERE | |||
16 | 64 | 81 | 34 | 6 | 77 | 31 | 71 | 40 | İYİDERE | ||
32 | 74 | 91 | 50 | 22 | 87 | 41 | 87 | 38 | 16 | KALKANDERE | |
37 | 11 | 28 | 19 | 47 | 24 | 42 | 18 | 93 | 53 | 69 | PAZAR |
RİZE MERKEZ MAHALLE VE KÖY İSİMLERİ
Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın ,yurt çapında bütün isimlerin Türkçeye çevrilmesi hususundaki ,5 Ocak 1916 tarihli emirleri doğrultusunda ;Trabzon Valiliğinin 3 Temmuz 1916 tarihli çalışması: | |||
Yeni | Eski | Yeni | Eski |
A | B | ||
Ada cami Ağaçlı Akar çeşme Akça köy Akpınar Ali paşa Ambarlık At meydanı Azaklı Hoca | Koriloz Kament Ignest-i Rum Romanoz-ı Rum Kalamoz Sevelos Anbarlık Vonit-i Rum Sakrık | Bağdatlı Bahaddin Paşa Balıkçılar Bal suyu Beşikçiler Bıldırcın Büyük köy | Haldoz Hama Hamaynoz Çancol Litmiyoz Hanes Gorgor |
C - Ç | D | ||
Cami dağı Cami önü Ceran Çakmakçılar Çamlıbel Çanak çeşme Çarşı Çeşmeli Çifte kavak Çiftlik Çorapçılar | Mağloz Arkotil Romanoz-ı İslam Playmanoz Hacenoz Kayluklar Paşyan Makasi Argoloz-ı İslam Zavendik Sarahor | Dağınık su Dağ suyu Dere Derepazarı Dörtyol ağzı Duman kaya | Godori Çarıhor Penduz Palanduz Peşeyan-ı Rum Polimnoz |
E | F | ||
Ekmekçiler Elmalı Emineddin Erik limanı Eski kale | Arkılıkoz Salarha Kaçıran Emineddin Malpet Aytanoz Çakara | Fener köy Fethi bey | Hortoz Espet |
G | H | ||
Gölgeli Gülbahar Sultan Güneşli Gürgen | Şatroz Kovaroz Salarha Kaptes Gürgen | Halatçı Hamza bey Hemdem oğlu Hendek Hoş köy | Filyoz Harik Marnoz Sanoz Feri Harel |
I - İ | K | ||
İbadet İrşadiye İslahiye İslam paşa | Ahangöz Roş Kanboz Kaşatoz Hamrik | Kabak Kale Kalecik Kale dibi Kanbursırtı Kaplıca Karasu Karayemiş Kavaklar Kaya köprü Kemaliye Kıble dağı Kırıklar Kışlak Kiremitli Kokulu kaya Kömürcülü Köprülü Köşklü Kutucular Kutu taş Küçük cami Küçük çayır Küçük yurt | Koncevanoz Kale Mavrant Emineddin-i Rum Ignest-i İslam Büyük Samrı Karasu Karayemiş Argaloz-ı Rum Letenkuz Salarha Aynaroz Setoz Kanreva Konyan Kalohraf Likosi Salarha Sengöz Fosa Viranlar Merankuz Peteros Viroz Andon Küçük Samri |
L | M | ||
Lazlar | Lazlar | Mecidiye Mermerdelen Muradiye Müderrisler Müftü | Mirekaloz Kamaşnoz Salarha Iverit Müft |
N | O - Ö | ||
Namıkye Nusretli | Katla Orta Kanboz | Orta pazar | Umma |
P | R | ||
Paşa köy Pehlivan taş Pekmezli Peştamalcı Pazar Pehlivanlar Pilav dağı Piri Çelebi Portakallık | Kalothin Canpolat Gotoz Üstüpiler Mişuna Pripol Diger Agnest Piri Çelebi Diğer Halduz | ||
S - Ş | T | ||
Sahil köy Sandıklı Sandık taş Saray Sarıyer Selamet Sepetçiler Sinekli Soğuk çeşme Söğütlü Subaşı Sütlüce | Liparit Sandık Hanbezi Çakalnar Maş Nefs-i Kanboz Holitoz Sahor Hohol Arşota Koliça Arun | Tarikler Taşlık Taş cami Taş hane Taşlı dere Taş pınar Tepebaşı Tepecik Tersane Topçu Tuğlalı | Tarklar Kozandinoz Yukarı Kanboz Salanduz Ashoroz Sabuncak Sengaz Vonit-i rum Makalavoz Babik Mahanca |
U - Ü | V | ||
Ulucami Uzun Uzun kaya Üçkaya | Hazavit Rados Rusya Yalı Umma Tuğlu | Vakıfçeşme Veli köy | Piri Çelebi-i Rum Vila |
Y | Z | ||
Yağlı taş Yanık taş Yapraklar Yaylacılar Yemişlik Yeniköy | Kankalanoz Argaloz Yapraklar Maskilikos Serandinoz Yeniköy | Zincirli Köprü | Potça Kaçran |
3.3.RİZE’NİN İLÇELERİ
3.3.1.ARDEŞEN
3.3.1.ARDEŞEN
Rize'nin 47 Km . doğusunda ,Fırtına Deresinin; denize döküldüğü yerde oluşturduğu geniş ve düz bir arazi üzerinde kurulmuştur.
1953 yılında kurulan Ardeşen aynı yıl Belediye Teşkilatına kavuşmuştur.17 mahalle ve 38 köyü bulunmaktadır.
Uzun yıllar Roma ve Bizans İmparatorluğunun yönetimi altında kalan Ardeşen, daha sonra Trabzon Rum Pontus İmparatorluğunun yönetimine girmiştir. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet Rum Pontus İmparatorluğunu yıkınca Ardeşen bir süre özerk kalmıştır . Şemsettin Sami ve Ali Cevat'ın eserlerinde Ardeşen, Trabzon Vilayeti Sancağının Atina (Pazar) Kazasına bağlı bir kasaba olarak tanımlanmaktadır. Daha önce Pazar İlçesinin bucak merkezi olan Ardeşen, 1 Mart 1953 tarihinde İlçe olmuştur.İlçenin Ardeşen adını alması bir rivayete göre şöyledir; Yavuz Sultan Selim Trabzon Sancak Beyi iken, Osmanlı tahtına sahip çıkmak ister ve bu amacı gerçekleştirmek için Kepa Sancak Beyi olan oğlunun yardımına gerek duyar. Yardım almak için sahil boyu bölgeden geçerken Fırtına Deresinde ağaç parçalarını görür. Bölge tamamen boş, bataklık ve çalılıktır. Çevresindekiler, kendisine bölgede kimsenin yaşamadığını söylediğinde; Yavuz Sultan Selim deredeki ağaç parçalarını göstererek " Bu belde tenha değil, bakın dere yonga taşıyor. Bu yörenin ardı şendir " yanı yüksek kesimlerde yerleşim birimleri olduğunu ifade eder. Ardışen sözcüğü zamanla halk dilinde Ardeşen olarak yerleşir. Ardeşen 1916 yılında Ruslar tarafından işgal edilmiş ve 1918 yılında ise kurtulmuştur. 10 Mart İlçenin kurtuluş :günü olarak kutlanır.
3.3.1.2.Ardeşen’ İn Coğrafyası
Konumu :
Doğusunda Fındıklı, batısında Pazar, güneyinde Kaçkar Dağları bulunur.
Kıyı uzunluğu : 10 km
Akarsular :
Fırtına Deresi, Dolana Çayı ve Yeni yol Deresi Güneyde yükseklikleri 2000 metreden fazla olan dağların sahilden itibaren yükselmeye başlaması ve bu yüksek dağ eteklerinden doğarak Karadeniz'e akan akarsuların yoğunluğu; Ardeşen'! de engebeli bir arazi yapısının hakim olmasına neden olmuştur. Akarsuların denizle birleştiği dar vadi ağızları dışında, ova olarak adlandırılabilecek düzlükler yoktur.
Güneyini kaplayan dağlar yanında, kuzey ve kuzeydoğu yönünde bulunan 3000 metre yüksekliğindeki Kafkas Dağlarının kuzey rüzgarlarından koruyucu etkisi Ardeşen 'de kapalı bir mikro klima havzası oluşturmaktadır. Dört mevsim ılıman ve yağışlı olan iklimi subtropik olarak tanımlamak mümkündür.
Uzun yıllara dayanan verilere göre;
Yıllık ortalama yağış : 2300 mm
Yıllık ortalama nispi nem : % 77
Yıllık ortalama sıcaklık : 14-15 C
Günde ortalama 4 saat 14 dakika güneşleme süresi ile Türkiye'nin en yağışlı, en nemli ve en az güneş gören ilçelerden biridir.Kıyı kısımları ılık ve bol yağışlıdır. İç kısımlara gidildikçe iklim sertleşir.
Sarp ve engebeli arazi yapısı ve ikliminin de etkisiyle;bitki örtüsünü genelde 700-2300 metre yüksekliğindeki kısımları kaplayan ormanlar oluşturmaktadır İlçe arazisinin % 23.74'unu Ormanlar,% 10.55'ini tarım alanları,% 34.33'ünü çayır-mera alanları , % 31.38'ini de tarım dışı alanlar kaplamaktadır.
Sarp ve engebeli arazi yapısı ve ikliminin de etkisiyle;bitki örtüsünü genelde 700-
3.3.1.3.Ardeşen’ de Sosyal Yaşam
Çalışma Hayatı:
Çay tarımından önce toprakların engebeli yapısı ve yetersizliği yüzünden Ardeşen halkı denizcilik, inşaatçılık, fırıncılık gibi işlerde gerek yurt içinde gerekse yurt dışında çalışmak üzere ilçe dışına çıkmıştır. Çay tarımının ve sanayinin etkisi ile azalan gurbetçiliğin ekonomideki bir takım sıkıntılar nedeniyle hala devam ettiği söylenebilir. İlk çay üretiminin yapıldığı 1938 yılından sonra,sağlanan destekle hızlı bir gelişme gösteren çay tarımı ve çay sanayi İlçe'de temel çalışma alanı olmuştur.
Çay tarımından önce toprakların engebeli yapısı ve yetersizliği yüzünden Ardeşen halkı denizcilik, inşaatçılık, fırıncılık gibi işlerde gerek yurt içinde gerekse yurt dışında çalışmak üzere ilçe dışına çıkmıştır. Çay tarımının ve sanayinin etkisi ile azalan gurbetçiliğin ekonomideki bir takım sıkıntılar nedeniyle hala devam ettiği söylenebilir. İlk çay üretiminin yapıldığı 1938 yılından sonra,sağlanan destekle hızlı bir gelişme gösteren çay tarımı ve çay sanayi İlçe'de temel çalışma alanı olmuştur.
Mayıs-Ekim döneminde mevsimlik istihdam sağlayan çay tarımında daha çok kadın nüfus çalışmaktadır. 1992 yılında yapılan bir araştırmaya göre çay tarımında çalışanların %77'sini kadınlar oluşturmaktadır. Erkek nüfus ise çay sanayi başta olmak üzere diğer alanlarda istihdam edilmektedir.İlçe'de çalışanların iş gurupları itibariyle dağılımına bakıldığında, nüfusun ağırlıklı olarak tarımsal mesleklerde istihdam edildiği görülmektedir.İlçede konut sıkıntısı olmayıp, yöre halkının %80'nin İlçe merkezinde birer konutu bulunmaktadır. Bölge insanı yaz mevsiminde köyde kış mevsiminde ise şehirdeki evlerinde oturmaktadır. Diğer ilçelere nazaran konut kirası İlçede oldukça düşüktür.
3.3.1.4.Ardeşen’ in Ekonomisi:
Karadeniz ile denize paralel olarak uzanan dağlar arasında kalan İlçe arazisinin, tarıma elverişsiz oluşu ve yağışlı iklim, Ardeşen 'nin ekonomik yapısını da biçimlendirmiştir.Arazi yapısına bağlı tarımsal üretimin düşük olması,gurbetçiliğin;İlçe ekonomisinde önemli bir yer tutmasına neden olmuştur.Çay üretiminin bölgeye girişinden önceki dönemlerde ;Yöre halkı,önceleri yurt dışına çıkarak,daha sonraları da,yurt içinde geçici sürelerle denizcilik,küçük çaplı ticaret,inşaat işçiliği,gibi işlerde çalışmıştır.Çok önceleri büyük ölçüde Gürcistan,Rusya gibi ülkelere çalışmaya giden yöre halkının ;1917 yılında sınırın kapanmasından sonra bu olanaklar ortadan kalkınca girdiği ekonomik sıkıntılar nedeniyle, başka bölgelere bile taşınmasından söz edilmiştir.
1920'li yıllarda yörenin sos yo-ekonomik sorunlarına çözüm bulma çalışmaları çerçevesinde başlanan çay üretme çalışmalarından, 1938 yılında ilk kez, el imalatı olarak üretime başlanarak sonuç alınmıştır.
İlçe ekonomisi,bu yıldan sonra çaya dayalı hızlı bir gelişme göstermiştir.
İlçe'de Çay-Kur'a ait 2 fabrika dışında ,Akfa,Karaca,Huzur,Lider, Akdere, Armağan ve Karaoğlu adında 7 adet özel çay fabrikası daha bulunmaktadır.Fabrikalarda mevsimlik,bazı atölye ve fabrikaların paketleme bölümünde yıl boyu işçi çalıştırılmaktadır.
Kereste Fabrikası (ÖRÜS), Silah Fabrikası (ASILSAN) Ardeşen 'de bulunmaktadır. Ardesen Silah Sanayisinin Rize ve ülke ekonomisinde önemli bir ağırlığı olacağı muhakkaktır.
Bölgede gayri resmi olarak yapıla gelen silah üretimini yasal çerçeveye oturtmak ve istihdam yaratmak amacıyla ASİL SAN A.Ş. 1991 yılında KOSGEB öncülüğünde 99 ortaklı 6 milyar TL. sermayeli olarak İl Özel İdaresi ve TESK iştiraki ile kurulmuştur.ASİLSAN A.Ş.nın sermayesi 1.099.000.000.000.TL.ve %53.4 hissesi İl Özel İdare'sine ait olup, ortak sayısı 926'ya çıkmıştır.
Fabrika 6500 m² arsa üzerinde kurulmuş olup, bina idare büro, teknik büro ve yemekhane, atış poligonu olmak üzere 3 kattan oluşmaktadır. Her iki katı 500 m² dır. Ayrıca 1997 yılında yeni ek imalat inşaatına başlanmış olup, 1200 m² kapalı alana sahip imalat atölyesi1998 yılında faaliyete geçmiş aylık imalatı 1000 adet, yıllık imalat kapasitesi 12000 adet/yıl olup, üretim hattı bir çoğu bilgisayar programlı 80 adet çeşitli cins ve özellikte hassas talaşlı imalat tezgahı parkına sahiptir. İlk üretim 1993 yılında başlanmış olup, prototip 50 adet MKE Kurumuna teslim edilmiştir. Bugün itibariyle toplam imalat 14.300 adet olup, yaklaşık 13.800 adet piyasaya sunulmuştur. Üretimin Avrupa standartlarını yakalaması ve serbest piyasada rekabet gücünü arttırabilmesi için ISO 9001 kalite belgesi alma çalışmalarına başlanmış, NATO standart kod numarası alınmıştır.Üretilen 9 mm çapında 15+1 Parabellum mermi kapasiteli ATMACA 53 silahları MKE Kurumunca teslim edilmekte olup, satışları MKE Kurumunca yapılmaktadır.
3.3.2.ÇAMLIHEMŞİN
Çamlıhemşin sahile 21 km
İl merkezine65 km uzaklıkta bulunmaktadır.1953 'te Çamlıca adi ile nahiye ,1960'da Çamıihemşin adı ile ilçe oldu. İlk Belediye teşkilatı 1957 yılında kuruldu. 6 mahallesi 27 köyü mevcuttur.
İl merkezine
Sivil mimari yönünden İlin en önemli yerleşim yeridir.
ZİL KALE ile KALE-I BALA Çamlıhemşin sınırları içerisindedir. Çamlıhemşin doğal güzellikleri yönünden Türkiye'mizin en önemli ilçesidir. Bu ilçemiz termal turizm, doğa yürüyüşü (Trekking), dağ sporları, kış turizmi, bitki örtüsü ve yaban hayatı gibi özelliklere sahip olması nedeni ile turizm yönünden büyük bir gelecek vaat etmektedir.
3.3.2.1.Çamlıhemşin’in Tarihi
Çamlıhemşin tarihine bakarken ;ilçe merkezi olana kadar bağlı olduğu Hemşin' in tarihiyle birlikte bakmak gerekir.
Yöre, 1071'de Malazgirt Meydan Muharebesi sonunda Alparslan tarafından Selçuklu topraklarına dahil edilmiştir. 1072'de, Alparslan savaş sonrasında, bölgeye 70.000 yaylacı ve göçer Türk yerleştirdi.
Daha sonra 1184'te bölgede kurulan Trabzon- Pontus İmparatorluğu sınırları içinde kalan Hemşin'in bölge halkı, arazinin dağlık ormanlık olmasından dolayı işgalden etkilenmedi. Türk kimlik ve gelenekleriyle yaşamlarını günümüze dek sürdürdüler.
Yöre, 1071'de Malazgirt Meydan Muharebesi sonunda Alparslan tarafından Selçuklu topraklarına dahil edilmiştir. 1072'de, Alparslan savaş sonrasında, bölgeye 70.000 yaylacı ve göçer Türk yerleştirdi.
Daha sonra 1184'te bölgede kurulan Trabzon- Pontus İmparatorluğu sınırları içinde kalan Hemşin'in bölge halkı, arazinin dağlık ormanlık olmasından dolayı işgalden etkilenmedi. Türk kimlik ve gelenekleriyle yaşamlarını günümüze dek sürdürdüler.
Hemşinliler yaşadıkları zorluklara rağmen yurt edindikleri bu topraklardan gurbet dışında kopmadılar.Gurbette olsalar da Hemşin'le ilgilerini kesmediler.Bazı tarih kaynakları Hemşinlileri;Müslüman-i Kadim yani1461 öncesi Müslümanları diye anlatıyor. Çamlıhemşin adını, ilçenin kuruluşundan sonra almıştır.
Yukarı vice (Y.Çamlıca) ve Aşağı vice (A.Çamlıca) mahalleleri ile bazı köylerin birleşme noktası olan bu yerleşim yeri "vice altı" olarak bilinmekte idi.Şu anda mevcut sahile ulaşımı sağlayan Karayolu üzerinde 1950 öncesi herhangi bir patika yolun varlığı bilinmemektedir. Kaçkar dağları ve sahili bağlantısını, şu anda ki mevcut ilçeden kanlı boğazı aşarak sağlandığı bilinmektedir.
Eski çağlara ait Erzurum- Trabzon ipek yolu nun çok yağmalanması nedeniyle, iklimin uygun olduğu dönemlerde; Erzurum-Hevek yaylası-Hisarcık- Zil kale-Çamlıhemşin- Pazar (doğu yönündeki çıkış noktası) güzergahı ile doğal bir limana varıldığından söz edilir. Bu yöreye Cumhuriyet dönemine kadar "Eski Trabzon" denmesi bu gibi varsayımlara ışık tutmaktadır.
Ayrıca antik çağlardan beri Kaçkarlar- Sahil yolunun; gerek Hala deresi gerek Büyük dere (Baş Hemşin) güzergahının şu anda ilçe merkezinin bulunduğu yerden geçtiği aşikardır. Bu gibi varsayımları çoğaltmak olasıdır. Onun içindir ki doğal güzelliğinin korunmasının istendiği yörenin tarih açısından da araştırılması için bilim adamlarına açık davet çıkarılmaktadır. Tarih öncesi tarihçilerden Ksenophos'un ünlü "Onbinlerin Dönüşü"adlı eserinde Karadeniz'e iniş için Bölgeyi kullandıklarını yazmaktadır .
Çamlıhemşin, Çarlık Rusya'sının işgaline uğradıysa da sahilden uzak oluşu ve siper durumunda olan yüksek dağlar nedeniyle.işgalciler barınamadan yöreyi terk etmişlerdir.Vicealtı nahiye olmadan önce idari yönden Hemşin köyleri ile birlikte Pazar-Hemşin nahiyesine, aşağı kesim köyleri ise Ardeşen nahiyesine bağlı idi. 1953 yılında Ardeşen ilçe olunca Vicealtı ,Çamlıca adıyla Ardeşen e bağlı bir nahiye oldu. Çamlıca 27 Haziran 1957 tarihinde yürürlüğe giren 7033 sayılı kanunla 1 Nisan 1960 tarihinde ilçe yapılarak Çamlıhemşin adını aldı.
Yavuz Sultan Selim, Trabzon'dan hareketle sahil gezisinde olduğu bir gün Ardeşen girişindeki Fırtına deresine dikkati çeker. Hızlı ve heybetli akan derenin sularında işlenmiş ağaç, karışık orman ürünlerinin su tarafından sürüklenmekte olduğunu görür. Yavuz Sultan Selim "buranın ardı şen olmalı" der. Gezi boyunca Fırtına havzasında kimlerin ne şekilde yaşadıklarını incelemek ve yönetimine bağlamak üzere bir miktar kuvvet gönderir.Yöreye gelenler buranın tabii güzelliklerini çamlık ve yoğun ormanlıklarını görünce padişahın ilk teşhisini kanıtlarcasına "hem de şen" diye söylenirler. Çamlıhemşin adının bu şekilde olduğu söylenmektedir.
Amaturu Uruğu'nun, Rize Hemşin bölgesine göçüp yerleşmesini, bir tanık olarak şöyle anlatıyor: 604-628 yılları arasında ateşe tapan İranlılar ile Hıristiyan Bizanslılar arasında geçen yıkıcı savaşlardan çok zarar gören Amudiler, Gürcistan Beyi ve İran yanlısı Vaçyan tarafından yakıp yıkılmış, "Dampur" kasabasını ve çevresini şenlendirerek yurtlarına "Hamamaşen" (Hamam şenliği/ adabı) demişlerdir. Zamanla coğrafi ad Hemşen/ Hemşin ve Şenli, Horasan- Hem edan-Elezeğ bölgesinden gelen Türkmen/ Oğuz halkı da "Hem şenli/ Hemşinli" diye anılır oldu. Araplardan bunalan Amantuniler, göçünü değişik zamanlarda gösterir. Önce Kars kuzeyindeki "Kol" (Göle) bölgesine kaçan "Haman" idaresindeki Amatuniler, "Egerasdan'da (Acaristan) denize karışan "Çoraklı" (Çoruh) ırmağını aştılar.Bu sırada Bizans Kayseri (VI.) Konstantin'in (780-797) yerleşmek üzere mülk olarak Haman Bey'e bağışladığı "Tambur" bölgesine gelerek burayı şenlendirip kaldılar.
Bu yüzden oraya "Haman-a Şen" dendi.
Bu yüzden oraya "Haman-a Şen" dendi.
"Başbakanlık Arşiv-Tapu" bölümünde 929 (1523) yılından kalma Trabzon Tahrir Defteri (836-840), Hemşin kazası on bir köyü (Çat, Varoş, Kol, Cimi, Başköy, Bulaşken) kesimi "Kara- Hemşin" ve ilçelerine (Zuğa, Aşuduğ, Çinçiva, Küşüve ve Tekurid) köyleri bulunan semti "Ak Hemşin" sayıldığı gibi; eski Oğuz /Türkmen ikili Düzenine göre; yine şimdiki Pazar- Hemşinliğine " İç Hemşin" ve "Sol-Kol" Hopa Hemşinliğine de "Dış Hemşin" ve Sağ- Kol denilmesi dikkate değer.
Anadilleri Türkçe olan Hemşinlilerin ataları, 1523'teki Kanuni Çağı ilk Tahririnde "Müslüman-i Kadim" yani 1461 öncesi Müslümanları diye tanıtılıyor.
Hemşinlilerde öteden beri Türklüğe özgü şu vasıflar görülür: Yaylacılık, ekmek-yemek pişirmede "tandır". Kaval ve tulum çalgıları. Horon, kadınların türkü ve destan söyleyişi, Nevruzlarda "aşure" pişirme adeti ile erkeklerde körüklü şalvar zıpka, kadınlarda şal-kuşak bağlama, un-kaymak karışımı "hoşmer" adlı yemek, çok sağlam aile bağları, örnek namus/ iffet duygusu ve kan gütmenin olmayışı; konu edilen Türklük vasıflarından ilk belirgin örnekleridir. (Kaynak:Hemşin belediyesi )
3.3.2.2.Çamlıhemşin’in Coğrafyası
Çamlıhemşin;40-22’- 41-28’ doğu boylamlarıyla 41-14 ve 41-20’ kuzey enlemleri arasında yer alan Rize ilinin güneydoğusunda, denizden22 km içerde,Erzurum istikametinde Rize il merkezinden147 km uzaklıkta sırtını Kaçkar (Karataş, 3932 m ), Verçembek (Dilekdağı,3711 m) dağlarına dayanmış, Pazar;Ardeşen sınırından denize dökülen Fırtına Deresinin, Ayder Deresi ile birleşiminde kurulmuş, etrafı gür ormanlar ile çevrili, kaplıcası, yaylaları, krater gölleri ve ve bünyesinde yetişen 6000 tür botanik bitkisi ile özel yetiştirilmiş sera görünümü veren ilçe merkezidir.
Pazar, Ardeşen, Hemşin, Çayeli ilçeleri, Erzurum ve Artvin illeri ile komşu olan ;Çamlıhemşin ismini aldığı geniş çam ormanlarıyla çevrili olup, %80 orman olan arazi, köknar, kestane, kayın, meşe, karayemiş, orman gülleri (kırmızı, beyaz ve sarı), gürgen, şimşir, ıhlamur, karaağaç ve yöreye özgü iri gövdeli meyve ağaçları ile kaplıdır.
Çamlıhemşin’in doğal sınırları, denizden 165 m yükseklikten başlayıp 3932 m’lik Kaçkar Dağının tepesinde son bulur. Bu iki yükselti arasında, engebeli ve girintili-çıkıntılı bir çok vadiye sahiptir.
3.3.2.3.Çamlıhemşin’de Sosyal Yaşam ve Ekonomi
Çamlıhemşin’de halkın geçim kaynağı gurbetçiliktir.Sahip olması gereken 60,000 nüfusun 50.000 i gurbetçi olup gurbet ekonominin her alanında işveren, işçi ve memur olarak çalışmaktadır.İlçe halkı, mevsimlik orman işçiliği, fabrika işçiliği, ilçe merkezinde ise fırın, bakkal, ayakkabıcılık gibi dallarda esnaflık yapmakta, bölgenin turizme açılmasıyla birlikte, turistik lokantalar ve alabalık yetiştiriciliği alanlarında faaliyetler göstermektedir.
Çamlıhemşin’de halkın geçim kaynağı gurbetçiliktir.Sahip olması gereken 60,000 nüfusun 50.000 i gurbetçi olup gurbet ekonominin her alanında işveren, işçi ve memur olarak çalışmaktadır.İlçe halkı, mevsimlik orman işçiliği, fabrika işçiliği, ilçe merkezinde ise fırın, bakkal, ayakkabıcılık gibi dallarda esnaflık yapmakta, bölgenin turizme açılmasıyla birlikte, turistik lokantalar ve alabalık yetiştiriciliği alanlarında faaliyetler göstermektedir.
Ayder’in Bakanlar Kurulu Kararı ile önce Turizm Merkezi sonra Doğal Sit ve Milli Park ilan edilmesi ve imar planının tamamlanmasına rağmen; yöre halkının bilinçsizliği,kaynak ve tanıtım yetersizliğinden dolayı turizmde beklenen gelişme,sağlanamamıştır. İmar planı, mülkiyette çok ortaklık ve yaşanan yetki karmaşasından dolayı uygulanamamaktadır.
Çay, arazinin sarplığından dolayı aile ziraatı olarak yapılmakta, sahildeki kadar getirisi olmadığından cazip gelmemektedir. Hayvancılık, gerekli desteği alamadığından yok olma noktasına gelmiştir. Eskisi gibi basit tarım ve hayvancılık tekniklerini kullanarak geçimin sağlanamaması sonucu yöre yoğun bir şekilde göç vermektedir. Oysa, yapılacak yatırımlar tarım ve hayvancılık tekniklerinin geliştirilmesi yönünde olsa potansiyel oldukça fazladır. Ayrıca, Ayder’deki hareketlilik hayvansal ürünlerin tüketiminde artış getirmiştir. Ancak bu hareketlilik bölge halkı tarafından karşılanamamaktadır.
3.3.3.ÇAYELİ
3.3.3.1 Çayeli’nin Tarihi
MÖ. 700 yıllarında Mileteruslar' ca kurulan yerleşim merkezi önce Roma, Bizans ve Rum Pontus imparatorluklarının egemenliği altında kalmış.1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Türk topraklarına katılmıştır. Eski adı Mapavri olan Çayeli, Rize ilinin en eski bucağıyken1 Eylül 1944'te ilçe olmuştur.
3.3.3.2 Çayeli’nin Coğrafi Yapısı
Kuzeyden Karadeniz, batıdan Merkez İlçe ve Güneysu ilçesine, doğudan Pazar ilçesine, güneyden Çamlıhemşin, Hemşin ve İkizdere ilçelerine bağlı köylerle sınırlı olup ,doğal yapısı kıyıya paralel uzanan dağlar nedeniyle çok engebelidir.
İklimi subtropikal olan ilçede denize girmenin en ideal ayları haziran ve temmuzdur. Tarıma elverişli olanlarda çay ekiciliği yapılmakta olup, tahıl yetiştirmeye tabiat şartları elvermemektedir.
3.3.3.2.1.Şelaleler: Ağaran ve Çataldere şelaleleri :
Gerek düşüş yükseklikleri, gerekse ilkbaharda suların kabarmasıyla oluşturdukları görünümle birer doğa harikasıdırlar.İlçe merkezinden12 km uzaklıktaki Ağaran Şelalesi, yüksek, dik ve yalçın bir kaya kütlesinden suyun köpürerek beyaz renkte akması sebebiyle bu adı almıştır.Yüksekten akan Şelale, suyun yere indiği yere çarparak oluşturduğu bir göle dökülür Suyun bol olduğu zamanlar da, Şelaleden karşıya doğru, bir çiğ tabakası rüzgarla birlikte hareket eder ve karşıdaki şimşir dallarını hareketlendirir.Yağmurlu havalarda, bir ucu Şelalede olan gökkuşağını görme zevkini de tadabilirsiniz.
Bu bölgede üç küçük dere birleşerek Şairler deresini meydana getirir. Bütün bu dere kollarının aynı bölgede birleşmeleri, toplam beş yüz metrelik bir alanda çok güzel dere kenarı mesire yerlerinin bulunmasını sağlamıştır. Yoğun bir yeşilliğin içinden akan pırıl pırıl temiz Şairler deresi ve oluşturduğu küçük göller harika manzaralar oluştururken, dinlenmek için de bulunmaz bir mekan meydana getirmektedir . İsmini Şelaleden alan Ağaran kolu, elli metre aşağısında Isırlık kolu ile birleşir. Birkaç yüz metre daha aşağıya giderseniz üçüncü kol olan Çadavur onlara katılır.Ağaran ve Isırlık kollarının birleştikleri yerden sonra, dere yatağı giderek küçük şelaleler yaparak alçalır.
Bu bölgede üç küçük dere birleşerek Şairler deresini meydana getirir. Bütün bu dere kollarının aynı bölgede birleşmeleri, toplam beş yüz metrelik bir alanda çok güzel dere kenarı mesire yerlerinin bulunmasını sağlamıştır. Yoğun bir yeşilliğin içinden akan pırıl pırıl temiz Şairler deresi ve oluşturduğu küçük göller harika manzaralar oluştururken, dinlenmek için de bulunmaz bir mekan meydana getirmektedir . İsmini Şelaleden alan Ağaran kolu, elli metre aşağısında Isırlık kolu ile birleşir. Birkaç yüz metre daha aşağıya giderseniz üçüncü kol olan Çadavur onlara katılır.Ağaran ve Isırlık kollarının birleştikleri yerden sonra, dere yatağı giderek küçük şelaleler yaparak alçalır.
3.3.3.3.Çayeli’nde Sosyal Yaşam
Arazinin dağlık ve denizden itibaren yükselmesi ile engebeli bir yapı oluşturması ve sahil şeridinin dar olması ilçede dağınık bir yerleşimi zorunlu hale getirmektedir. İncesu köyü dışında toplu yerleşime sahip bir başka köy bulunmamaktadır.Köylerde arazi yapısına uygun olarak dikey yapılaşma hakimdir. İlçedeki sosyal yaşam genellikle köy -kent kama yaşamını andırmaktadır.
Merkezle tüm yerleşim birimleri arasında ulaşım ve haberleşme olanağı mevcuttur. İlçe merkezinin yerleşim durumu son zamanlara kadar çok dağınık bir görüntü vermekte iken çok katlı binaların yapılmasıyla görünüm modern kentleşmeye uygun hale gelmiştir.
3.3.3.4. Çayeli’nin Ekonomisi
İlçenin ekonomik yapısı çay tarımına dayanır. İlçede Çaykur'a ait 5 ,özel sektöre ait 12 yaş çay işleme fabrikası mevcuttur.İlçede Korusan adı altında 1978 yılında 100 ortağı yurtdışında geçici işçi olarak çalışan kişilerden olmak üzere 289 ortaklı Orman ürünleri Sanayıi ve Ticaret A.Ş. kurulmuş olup, ahşap yapı elemanları ve mobilya üretimi yapılmakta olup özel talepler de karşılanmaktadır.
1983 yılı Nisan ayında Çayeli Bakır İşletmeleri A.Ş. kurulmuştur.Ortaklık hisselerinin %48 i Metal Mınıng Cord (Kanada) %1 i Metalgesel Schaft Ag (Almanya) ,%45 i Etibank Tr.,%5 iGama Endüstri Tesisleri A.Ş. Türkiye, %1 i Gama Sın. Zirai Paz.A.Ş.nindir Bunun yanında 5 kimya atölyesi, oto boya ve döşeme atölyeleri ve orman ürünleri sanayii mevcuttur. Bu fabrikalarda yüzlerce işçi çalışmakta ve ülke ekonomisine katkıda bulunmaktadırlar Sarp sınır kapısının açılmasıyla ilçede turizme yönelik yatırımlar artmıştır.
3.3.4.DEREPAZARI
Rize’nin 9 km batısında sahil kesiminde bulunan Derepazarı 1949 yılında nahiye 1990 yılında ilçe olmuştur. 1954 yılından beri belediye teşkilatı bulunmaktadır.
Ilçenin yüzölçümü 29 km² dir. Dogu ve güneyinde Rize, batisinda Iyidere, kuzeyinde Karadeniz ile çevrilmistir.
Karadeniz ikliminin kosullari, Ilçe için de geçerli olup, ılık ve bol yağışlıdır. Yıllık ortalama sıcaklık 14-15 C derecedir.
Derepazarı'nın çevre ile baglantisi karayolu ile sağlanmaktadır.
Ilçe merkezinden Trabzon – Hopa karayolu geçmektedir.
Ilçe nin 7 mahalesi ve 11 köyü vardır. Elektrigi, suyu ve yolu olmayan köy bulunmamaktadir.
3.3.4.1.Derepazarı'nın Tarihi :
Derepazarı : Filandoz
Bahattinpaşa : Hama Tersane : Mağalaroz
Çeşme köy : Muskas Eriklimanı : Malpet
Uzunkaya : Uruspa Bürücek : Akatoz
Sandıktaş : Hancı Yanıktaş : Argaloz
Kirazdağı : Şimadiyoz Maltepe : Hos
Çukurlu : Çaklı Çalışkanlar : Lazkoz
Çiftlik : Zavendik Yaylacılar : Kalitoz
Sarıyer : Masen Taşhane : Salandoz
Üstüpiler : Liparit Subaşı : Kolica
Fethiye : Aspet Hazar : Mashandoz
Köşklü : Lazlar,Varatlar Kalecik : Mavrant
Saraköy : Çiklenar Denizgören : Ğuncivanoz
Fıçıtaşı : Botrozkom Çanakçeşme : Kaluklar
Geçitli : Tavranoz Dülgerli : Maşer
Ormanlı : Patır Çağlayan : Vandrı
Yumurtatepe : Arev Kuruköy : Çiller
Kayabaşı,Hurmalık : Andıra Çayırlı : Silyan
Kızıltoprak : Tonik Hüseyinhoca : Suvarma
Fındıklı : Apancene Dilsizdağı : Taserik
Aksu,Tatlısu : Basalet Dağdibi : Kapnes
Taşçılar : Tulon Medrese : Toğli
Soğuksu : Andıra Yolbaşı : Seftar
Fıçıcılar Varongoz
Ilçenin yüzölçümü 29 km² dir. Dogu ve güneyinde Rize, batisinda Iyidere, kuzeyinde Karadeniz ile çevrilmistir.
Karadeniz ikliminin kosullari, Ilçe için de geçerli olup, ılık ve bol yağışlıdır. Yıllık ortalama sıcaklık 14-15 C derecedir.
Derepazarı'nın çevre ile baglantisi karayolu ile sağlanmaktadır.
Ilçe merkezinden Trabzon – Hopa karayolu geçmektedir.
Ilçe nin 7 mahalesi ve 11 köyü vardır. Elektrigi, suyu ve yolu olmayan köy bulunmamaktadir.
3.3.4.1.Derepazarı'nın Tarihi :
Bulunan kalıntılardan, yörenin eskiden Filandoz adı ile anıldığı anlaşılmaktadır.
Arkeologlarlara göre; Rize’nin ayrılmaz ikizi gibi olan bu ilçenin kökeni M.Ö.2000 e dayanıyor. O dönemde Urartuların bölge üzerinde ki hakimiyetlerinde pek dikkat çekemeyen yöre, daha sonradan da Medler , Persler , İskender , Pontos Trabzon Rum devleti , Selçuklular ve Osmanlı Devleti uygarlıklarının gelip geçtikleri bir bölgedir.
3.3.4.2.Derepzarı'na Bağlı Mahalle ve Köylerin Yeni / Eski Adları
Filandoz yani şimdi ki adıyla Derepazarı; Rize Şehir Merkezine çok yakın olması nedeniyle, tarih boyunca yabancı güçlerin ,Rize'ye yapmış olduğu saldırı ve işgallerden şüphesiz etkilenmiştir.
İşgal kuvvetlerinin deniz yolundan sağladıkları ,askeri , ticari vb lojistik desteklerini ,uzun bir sahil şeridine sahip olması nedeniyle ilçe toprakları üzerinden sağlamış olmalarına rağmen; Derepazarı o zamanlar da iskan bölgesi olmadığı için çok zarar görmemiştir.
Yöre de ticari açıdan belli günlerde satışlar yapıldığı, bu satışların su kenarında yapılıyor olması nedeniyle , ilçenin isminin Derepazarı koyulduğu yönünde rivayetler yaygındır.
3.3.4.2.Derepzarı'na Bağlı Mahalle ve Köylerin Yeni / Eski Adları
Derepazarı : Filandoz
Bahattinpaşa : Hama Tersane : Mağalaroz
Çeşme köy : Muskas Eriklimanı : Malpet
Uzunkaya : Uruspa Bürücek : Akatoz
Sandıktaş : Hancı Yanıktaş : Argaloz
Kirazdağı : Şimadiyoz Maltepe : Hos
Çukurlu : Çaklı Çalışkanlar : Lazkoz
Çiftlik : Zavendik Yaylacılar : Kalitoz
Sarıyer : Masen Taşhane : Salandoz
Üstüpiler : Liparit Subaşı : Kolica
Fethiye : Aspet Hazar : Mashandoz
Köşklü : Lazlar,Varatlar Kalecik : Mavrant
Saraköy : Çiklenar Denizgören : Ğuncivanoz
Fıçıtaşı : Botrozkom Çanakçeşme : Kaluklar
Geçitli : Tavranoz Dülgerli : Maşer
Ormanlı : Patır Çağlayan : Vandrı
Yumurtatepe : Arev Kuruköy : Çiller
Kayabaşı,Hurmalık : Andıra Çayırlı : Silyan
Kızıltoprak : Tonik Hüseyinhoca : Suvarma
Fındıklı : Apancene Dilsizdağı : Taserik
Aksu,Tatlısu : Basalet Dağdibi : Kapnes
Taşçılar : Tulon Medrese : Toğli
Soğuksu : Andıra Yolbaşı : Seftar
Fıçıcılar Varongoz
3.3.4.3.Ekonomik Kaynaklar
Ilçe arazisinin tarima elverissiz oluşu Derepazari’nin ekonomik yapısını da biçimlendirmiş , gurbetçiligin İlçe ekonomisi içinde önemli bir yer tutması sonucunu doğurmustur. Çay üretimininbölgeye girisinden önceki dönemlerde;yöre halkı , önceleri yurt dışında, daha sonraları da yurt içinde geçici sürelerle denizcilik, küçük çapli ticaret, inşaat işçiligi gibi işlerde çalişmıştır
Bu gün halkın %90 u çay tarımıyla uğraşmaktadır.
Tarim alanının %89 unu çayılıklar oluşturmaktadır. İlçe de çay dışındaki zirai ürünler genel de aile içi tüketimde kullanilmaktadir.
Bu ürünlerin üretim miktarlari bakimindan kayda deger olanlari, tarla ürünlerinden mısır, fasulye, sebzelerden karalahana, meyvelerden de kivi, portakal ve mandalinadir.
İlçe de su ürünleri üretimi kıyı balıkçılığı şeklinde yapılmakta olup, açık deniz balıkçılığı yapan büyük tekne ve isletmeler yoktur. İlçe de hamsi başta olmak üzere avlanan deniz ürünlerini mezgit ve istavrit oluşturmaktadır.
Derepazari, sanayi bakimindan az düzeyde gelismistir.
İlçe de küçük ölçekli imalat sanayi işletmeleri; ağaç ürünleri ve mobilya dallarında yoğunlaşmaktadır. Endüstriyel etkinlikler yetersizdir.
İlçe ekonomisi genellikle çay üretimine ve kamu ve özel sektör çay fabrikalarında çalışan işçilerin mevsimlik işine bağlıdır. Özellikle yaz aylarında çay üretimine bağlı olarak ekonomide bir canlılık dikkat çeker.
Derepazarı yeşil alanları sahilde kurulacak turistik tesisleri ve balık lokantaları ile geleceğe hazırlanmaktadır.
Ilçe arazisinin tarima elverissiz oluşu Derepazari’nin ekonomik yapısını da biçimlendirmiş , gurbetçiligin İlçe ekonomisi içinde önemli bir yer tutması sonucunu doğurmustur. Çay üretimininbölgeye girisinden önceki dönemlerde;yöre halkı , önceleri yurt dışında, daha sonraları da yurt içinde geçici sürelerle denizcilik, küçük çapli ticaret, inşaat işçiligi gibi işlerde çalişmıştır
Bu gün halkın %90 u çay tarımıyla uğraşmaktadır.
Tarim alanının %89 unu çayılıklar oluşturmaktadır. İlçe de çay dışındaki zirai ürünler genel de aile içi tüketimde kullanilmaktadir.
Bu ürünlerin üretim miktarlari bakimindan kayda deger olanlari, tarla ürünlerinden mısır, fasulye, sebzelerden karalahana, meyvelerden de kivi, portakal ve mandalinadir.
İlçe de su ürünleri üretimi kıyı balıkçılığı şeklinde yapılmakta olup, açık deniz balıkçılığı yapan büyük tekne ve isletmeler yoktur. İlçe de hamsi başta olmak üzere avlanan deniz ürünlerini mezgit ve istavrit oluşturmaktadır.
Derepazari, sanayi bakimindan az düzeyde gelismistir.
İlçe de küçük ölçekli imalat sanayi işletmeleri; ağaç ürünleri ve mobilya dallarında yoğunlaşmaktadır. Endüstriyel etkinlikler yetersizdir.
İlçe ekonomisi genellikle çay üretimine ve kamu ve özel sektör çay fabrikalarında çalışan işçilerin mevsimlik işine bağlıdır. Özellikle yaz aylarında çay üretimine bağlı olarak ekonomide bir canlılık dikkat çeker.
Derepazarı yeşil alanları sahilde kurulacak turistik tesisleri ve balık lokantaları ile geleceğe hazırlanmaktadır.
3.3.5. FINDIKLI
Fındıklı,Rize'nin Önceleri Artvin İli'ne bağlı olan ilçe 1953 yılında Rize'ye bağlanmıştır. Kemer köprüleri ve sivil mimarinin tarihi örnekleri Fındıklı ilçesinin hatırlattığı güzellikleridir.
İlçemizde adından da anlaşılacağı üzere fındık üretimi yaygındır.
Fındıklı ilçesi gelişmesini adeta turizme bağlamış gibidir. İlçe merkezinde turistik belgeli bir konaklama tesisi bulunmaktadır.
Tatlı su balıkçılığı istikbal vadeden uğraşlar arasındadır.
3.3.6. GÜNEYSU
Güneysu Rize Merkezine14 km.uzaklıkta iç kesimde yer almaktadır Batı ve kuzeyden Rize il merkezi ile, doğudan da Çayeli ilçesi ile çevrilidir.
İlçe merkezinin denizden yüksekliği 152 metredir.
Eski adı olan Potomya , kaynaklara göre “dere yatağı” manasına gelmektedir. Rize'ye bağlı bir köy iken1944 yılında nahiye, 1987yılında da ilçe olmuştur 1969 yılından beri belediye teşkilatı bulunmaktadır. 4 mahalle ve 22 köyü vardır.
İlçe merkezine15 km mesafedeki Gürgen ve Handüzü (1680m) Yaylaları mesire yerleridir.Her yıl Ağustos ayında geleneksel olarak Handüzü Yayla Şenliği yapılmaktadır.
Denizden 19 km . içerde, Rize'ye 57 km . mesafededir. Daha önce Pazar ilçesine bağlı bir nahiye olan Hemşin 1990 yılında ilçe olmuştur.
Belediye teşkilatı 1956 yılında kurulmuştur.
Belediye teşkilatı 1956 yılında kurulmuştur.
İlçede 8 köy ve 4 mahalle olmak üzere toplam 12 muhtarlık bulunmaktadır. Kuzeyde Pazar doğuda Çamlıhemşin ilçesi, batıda Çayeli ve Kaptanpaşa, güneyde Çamlıhemşin yaylaları ve Erzurum'un İspir ilçesi ile komşudur.8 km.lik asfalt yolla sahile bağlanmaktadır.
3.3.7.1.Hemşin’in Tarihi
Tarihi geçmişi itibarıyla Hemsin yöresini "Rize ve Çevresinin tarihi" içerisinde ele almak gerekmektedir. MÖ..ki dönemlerde Rize ve çevresinde çeşitli kavimlerin yaşadığı; yörenin zaman zaman değişik kavimlerin yönetiminde kaldığı bilinmektedir.
MÖ. 63'te Roma imparatorluğu egemenliğine girmiştir. Roma imparatorluğunun bölünmesi ile Rize ve çevresi Bizans Yönetimi sınırları içerisinde kalmıştır. Bizans döneminde Rize'nin iç kısımlarına Alan, Kıpçak ve Kuman adlı Türk boylan yerleşmiştir.
Bu Türk boyları içerisinde M.5. 623 yıllarında Hamam Beğ idaresinde bugünkü Hemsin yöresinde bir Oğuz Oymağı da bulunuyordu.Adı geçen bu Türk oymağı, daha önce Oğuz- Türkmen-Partlı/Arşaklı Devletini kuran 1.Arsak (MÖ. 250 - MÖ. 247) tarafından Ma-nua idaresinde bir ön kuvvet korucu olarak Amadan-Mamadan bölgesine yerleştirilmişti.
Uzun süre Amadan-Mamadan yöresini kendilerine yurt edinen bu Türk oymağı, daha sonraları Sasaniler'in yoğun din baskılarına maruz kaldılar.Mecusi (Ateşe tapan) inancına sahip Sasaniler' in bu dine geçmeleri için zorlamaları üzerine, Bu yörede tutunamayacaklarını anlayınca 623 yıllarında Hamam Beğ idaresinde Rize yöresine göçüp "Danpur" denilen yıkık kasabayı imar ettiler. Yeniden imar ettikleri bu beldeye beylerinin adına izafeten "Hamama Şen (Hamama Bad/ Hamamın Şenlendirdiği) " adını verdiler.Bu Türkçe ad zamanla Hemşen/ Hemsin biçimine girerek günümüze kadar geldi.
Tarihi kaynaklardan Hemşinliler'in atalarının Ha-madan/ Hemedan'dan ayrıldıktan sonra Kars- Göle dolaylarına yerleştikleri; sonradan Acaristan ve Çoruh bölgesine inerek Çoruh'u karşıya geçtikleri ifade edilmekte ve Bizans kralı 6. Kostantin tarafından şimdiki Hemsin yöresine yerleştirildikleri belirtilmektedir.
Ayrıca Osmanlı vergi defterinde Hemşinliler için; "Muselmanı Kadım" yanı: 1461 Osmanlı Fethi öncesi eski Müslümanlar ifadesini kullanılması da bu duru mu doğrulamaktadır. Akkoyunlu Türk Devleti zama nında (1350- 1502) Rize'nin güney kesiminde yer alan Hemşin'e birçok Türk boyu yerleşmiştir.Aşağı Çamlıca (Viçe) ve Molaveyis (Ülkü) köy de bulunan Koç tıeykelleri bu yörelerdeki Türklüğün bariz delilleridir. Benzeri koç heykelleri doğu Anadolu ve Azer baycan gibi diğer Türk bölgelerinde de bulunmakta dır.
Bu heykeller orta Asya Türk kültürün den kaynaklanmaktadır. Türkler göçüp yerleştikleri yerlerde ölen ilk ata larının mezar taşlarına taştan oyulma koç heykeli dikerler, bu bir Türklük geleneğidir.
1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'un fethi ile birlikte Rize ve çevresi de Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1486 ve 1534 tarihli Trabzon sancağı Mufassal Tapu tahrir defterlerine göre bölgenin merkezi yönetime bağlandığını görüyoruz. Bu kayıtlara göre Kaza-i Hemşen'e (Hemsin Kazası) bağlı 34 köy bulunuyordu.
Hemsin kazasının; Hemsin, kara Hem-sin, Eskanos(Senos- Kaptanpaşa) olmak üzere üç nahiyesi vardı. 1536 tarihinde yapılan yeni bir idari tak-simatla Hemsin, ispir sancağına bağlanmıştı.1600 tarihli kaynaklarda da bu sancağa bağlı olduğu görülür. 1753 ve 1831 tarihli tapu kayıtları ile ilgili belgelerde de Hemsin kazasının Trabzon sancağına bağlı olduğu yazılmaktadır. 1836 yılında yapılan yeni bir taksimatla Atina (Pazar) ilçe, Hemşin'de Pa-zar'a bağlı bir nahiye olur.Daha sonra 1856-1857 yıllarında Hemşin'in kaza olduğu bilinmektedir. An-cak 1878 yılında Berlin Antlaşması ile yapılan yeni bir idare düzenleme ile Çoruh iline bağlı bir bucak; 1904 tarihinden sonra da Trabzon'a bağlı olduğu görülmektedir.
05.03.1916 tarihinde Rus işgali sonucunda Hemsin, Batum Sancağı'na bağlı olarak yönetilmeye başlanmıştır. 15.08.1918 tarihinde Rus işgalinin kaldırılması sonucunda da Hemsin tekrar Osmanlı impa-ratorluğu yönetimine girmiştir.Cumhuriyet dönemi ilk idari taksimat 20.04.1924 tarihinde yapılmış; yapılan bu taksimatla Hemsin tekrar Pazar'a bağlı bir bucak olmuştur.
Son olarak 09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla Hemsin yeniden ilce olarak kurulmuş;19.08.1991 tarihi itibariyle teşkilatlanmaya başlamıştır. Böylece 133 yıl sonra Hemsin ilçe olma statüsüne yeniden kavuşmuştur.
Yörenin tarihi ile ilgili araştırmaları olan Prof. Dr. Fahrettin KİRZİOĞLU Hemşin'den bahseder-ken Orta Asya Türklerinden kalan bir boyun hatırasını taşıyan 14 Asırlık (Hem-şen) adının; yalnız başına bile Anadolu'nun Karadeniz dağlarının denize bakan eteklerinden İslamiyet'ten önceki Türklük varlığını tanıtacak güzel bir vesika mahiyetinde olduğunu ifade etmektedir.
Yaşayış bakımından yarı göçebe bir hayat süren Hemşinliler'in Oğuzların yazı dilinin bozuk bir lehçesi ile konuştukları bir gerçektir.
Hemşinliler'in Anadolu'ya ilk gelen Türklerden olup halen Dede Korkut dilini konuştukları bir gerçektir.
Nitekim, Prof. Dr. Laszla KASONYİ türanit (Türk) tipini Doğu Karadeniz'de ilk çağlardan beri mevcut olduğunu ifade etmektedir. Hemsin Dil yapısı incelendiği zaman Türk dilinin en sağlam kaynağı sayılan "Divan-i Lügat-it Türk" deki mevcut birçok Türkçe sözlerin halen Hemşinliler'in günlük konuşmalarında yer aldığı görülmektedir. Kaşgarlı Mahmut tarafın-dan 1072-1074 yıllarında derlenen Divan-ı Lügat-it Türk'ün tercümesinde geçen "EMŞEN" kelimesinin kuzu derisi, kürk yapılan deri anlamına geldiği görülmektedir. Deriden yapılmış kürk giyen,kabile boy başkanlarına izafetten Hemşen'li deyiminin ortaya çıktığı da ifade edilmektedir.(Hemsin isminin Hemşen kelimesinden ortaya çıkmış olabileceği kuvvetli bir ihtimaldir). (H) harfinin Bu kelimenin yer almaması,Çağatay Türkçesinde (H) harfinin bulunmamasından kaynaklanmaktadır."EMŞEN" kelimesinin Anadolu Türkçesinde "HEMŞEN olarak geçmesi de doğaldır. Bu gün Hemşinlilerin gelenek ve göreneklerinden halen varlığını sürdüren birçok adetler Orta Asya'dan başlayıp İran üzerinden devam eden ve Doğu Karadeniz'in iç kesimlerinde noktalanan tarihi yolculuğun birer delili olarak durmaktadır. Örneğin; eskiden Ergenekon dolaylarında dağlarda yapılan "Vartivor" eğlenceleri şimdi aynı ihtişamıyla Hemsin yaylalarında devam etmektedir. Horasan kuşağı ve Farsça Puşiş (Örtülecek Şey) kelimesinden gelen "Püşi" ise; kendi-ne has bağlama biçimi ile Hemşinlilerin hayatında; Orta Asya, Hemedan ve Anadolu hatmin çok güzel bir hatırası olarak varlığını sürdürmektedir.
Nitekim, Prof. Dr. Laszla KASONYİ türanit (Türk) tipini Doğu Karadeniz'de ilk çağlardan beri mevcut olduğunu ifade etmektedir. Hemsin Dil yapısı incelendiği zaman Türk dilinin en sağlam kaynağı sayılan "Divan-i Lügat-it Türk" deki mevcut birçok Türkçe sözlerin halen Hemşinliler'in günlük konuşmalarında yer aldığı görülmektedir. Kaşgarlı Mahmut tarafın-dan 1072-1074 yıllarında derlenen Divan-ı Lügat-it Türk'ün tercümesinde geçen "EMŞEN" kelimesinin kuzu derisi, kürk yapılan deri anlamına geldiği görülmektedir. Deriden yapılmış kürk giyen,kabile boy başkanlarına izafetten Hemşen'li deyiminin ortaya çıktığı da ifade edilmektedir.(Hemsin isminin Hemşen kelimesinden ortaya çıkmış olabileceği kuvvetli bir ihtimaldir). (H) harfinin Bu kelimenin yer almaması,Çağatay Türkçesinde (H) harfinin bulunmamasından kaynaklanmaktadır."EMŞEN" kelimesinin Anadolu Türkçesinde "HEMŞEN olarak geçmesi de doğaldır. Bu gün Hemşinlilerin gelenek ve göreneklerinden halen varlığını sürdüren birçok adetler Orta Asya'dan başlayıp İran üzerinden devam eden ve Doğu Karadeniz'in iç kesimlerinde noktalanan tarihi yolculuğun birer delili olarak durmaktadır. Örneğin; eskiden Ergenekon dolaylarında dağlarda yapılan "Vartivor" eğlenceleri şimdi aynı ihtişamıyla Hemsin yaylalarında devam etmektedir. Horasan kuşağı ve Farsça Puşiş (Örtülecek Şey) kelimesinden gelen "Püşi" ise; kendi-ne has bağlama biçimi ile Hemşinlilerin hayatında; Orta Asya, Hemedan ve Anadolu hatmin çok güzel bir hatırası olarak varlığını sürdürmektedir.
Hemşin'in başlangıçta esas yerleşim merkezi: Fırtına deresinin yukarı kesimlerinde yer alan Baş Hemsin, Aşağı Hemsin ve Kale-i Balâ'dır.Ancak zamanla nüfusun artması ile önce Rusya içlerine daha sonra da Türkiye safında gurbet hayatına atıldıkları görülür.
3.3.7.2.Hemşin’in Coğrafi ve Jeolojik Yapısı
Fiziki Özellikleri :
Genelde 3. zamandaki ALP-HiMALAYA orjenesi içerisinde yer alır. Yörenin güneyindeki dağlık alan Tatos dağlarının Çatalkaya kesimidir. Bu yüksek dağlar sayısı pek çok olan ırmaklarla derin şekilde yarılmıştır. Bundan dolayı zorlama mendereslerinin meydana getirdiği vadinin Kantarlı serisi ormanların etrafında doğu sınırını teşkil eden Minaslı tepesi 1800 m , Pamukçu tepesi 1660 m , Üsküt tepesi 1490 m yüksekliktedir. 2000 m yükseklikteki Gedalmaç belinin batısından kıvrılarak devam eden Tokça tepesi 1435 m dir. Cağalver dağı 1000 m . yüksekliktedir. Bu dağ serisi Kantarlı mevkiinde dere içinde, Armutdibi'nde seviye 500 m .ye inmektedir.
Bu tepeler arasında derin şekilde yarılmış , kaynağını eriyen kar ve yağmur sularından alan birtakım yan dereler oluşmuştur. Bu dereler Kito yaylası tarafında yatağını şiddetli sel suları ile oyarak ve bol miktarda toprak taşınması sonucu Miçen deresini oluşturmuşlardır.Miçen deresi membaına doğru tali kollara ayrılarak yelpaze şeklinde bir havza oluşturur. Miçen deresine batıdan Gündeş deresi karışır. Yine sarp ve yalçın bir meyille uzun yatağından kuzeybatıya ilerleyen Erzemeri deresini görürüz. Daha kuzeyinde tali kolları ile bir havza teşkil eden Senoz deresi batıdan doğuya doğru, Yayla deresi ise kıvrıntılar yapa yapa güneybatı, batı ve kuzeybetı yönünde akarak ana dereye karışır.Kantarlı ana deresinin son kademesini teşkil eden Mağlut ırmağı ile Toshozina dereleri bol su ve yüksekten çağlayarak aktığı için iyi alüvyon taşırlar. Bunlara Hemşin'e doğru pek çok kertik vadiler oluşturan yan dereler de karışır. Suları tatlı, soğuk ve yılın hiçbir gününde kurumayan bu akarsularda çok miktarda alabalıkların bulunması dikkati çeken bir husustur.Alpin bitkiler ve kayalık sahalar dışında erozyon oldukça kuvvetlidir. Akarsu işlemesi ile meydana gelen şekillerden en önemlisi birikinti konileridir. Bir diğeri de sekilerdir.(taraçalar) Bu taraçalar yol yapımı sebebi ile zaman zaman ortadan kalkmıştır. Tabanlı vadi olmasına rağmen, yer yer vadi tabanı çok dardır. Örneğin; Çamlıtepe ile Çipendüzü arasındaki kısım kanyon vadi tipine örnektir.
Jeolojik Yapı :
Hemsin deresi formasyonunun en yaygın kayaç grubunu andezit, bazalt, lav ve proklastlar oluşturmaktadır. Lavların genel renkleri gri, koyu gri ve siyah arasında değişir. Proklastlar ise başlıca tüf, tü'fit, aglomera ve breşler-den oluşmuştur. Özellikle tü'flerin renkleri gri ve yeşilimsi gri arasındadır. Bazaltlarda yer yer splitleşme gözlenmektedir. Birim içinde ayrıca iki seviye halinde yastık lavlara da rastlanmıştır.Bu kayaçların yapılan mikroskobik incelemelerinde genellikle Porfirik, Mikrolitik porfirik ve Taneli por-firik, dokulu andezit, bazalt, andezitik tüf ve bazaltik tüf oldukları anlaşılmıştır.Mutlu Mahallesi (Bodullu) sırtlarında Genza mevkii adı verilen mahalde andezit, diabaz lavları ile granitlerin pek karışık olduğu kesimde manganez tezahüratı tespit edilmiştir. Mıntıkanın çok ormanlık olmasına rağmen yol açılarak cevherin asıl ocağı bulunmuştur. Kırmızı renkli hematit ile berrak bulu-nan manganezli kayaçlar yaprak yaprak çıkartabil-mektedir. Takriben 300 metrekarelik bir sahada bulunan bu aflorman hakkında daha fazla bilgi edinilmek mümkün olmamıştır.
(Kaynak MTA yayınları, TMMOB yayın organı 1998 Mayıs- Kasım sayı 32-33)
İklım :
Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinin içinde bulunan Hemsin, ılıman kuşağın yüksek enlem iklim tipine girmektedir. Her mevsimi yağışlı, yazları serin, kışlar ılıktır. Dağlar denize paralel olduğundan, deniz üzerinden geçerek dağlara doğru yükselen, hava kütleleri buralarda bol miktarda yağmur bırakırlar. (Orog-rafik yağış tipi hasıl olur.) Bu yağışların mevcudiyeti, Kuzey Avrupalıdaki yüksek basınç alanından teşekkül eden hava kütleleri Türkiye'nin güneyindeki alçak basınç alanına doğru hareket ederken Karadeniz'den geçmekte ve Karadeniz'den bol rutubet alarak dağlarda yükselerek bol yağış bırakmaktadır. Kar yağışları diğer mevsimlere oranla daha fazladır. Kar kalınlığı yükseklerde 3-4 m .yi bulur. Yaz aylarında ani sağanaklar, zaman zaman dolu yağışları olur. Mart - Nisan aylarında Hemsin Vadisi'ni bir sis kaplar.Rüzgârlar ilkbaharda kuzey ve kuzeybatı yönün-de, sonbaharda ise güney ve güneybatı yönünde eserler.
Bitki Örtüsü - Fauna :
Tabii bitki örtüsü birinci derecede yüksek kısımlarda köknar(Abies nordnanniana), aşağı kısımlarda ladin, alçak kısımlarda kayın, dere kenarlarında kızılağaç (albusbarbata), ekseriyeti teşkil eder. ikinci derecede ise gürgen (Karpinüs Betülla), meşe (Querkus), ıhlamur (Tilia), karaağaç Ulnus), karaçam (Pinus Nikra), karayemiş ve kumarlıklar görülür. Orman üst sınırının üstünde ise alpin çayırlara rastlanır. Bu bitki türleri yapraklarının geniş ve iğne yapraklı olmasına göre değişik yükseltilerde topluluklar oluştururlar. Örneğin; kızılağaç 0-500 m . arasındaki yükseltilerde bulu-nur. Gürgen, kestane ve karaağaç 500-1500 m . arasında topluluklar oluştururlar, iğne yapraklı ladin ve köknarlar ise 1500-2500 m . arasındaki yüksekliklerde topluluklar meydana getirirler.
Orman kesiminin üst kısmında, alpin karakterindeki bitki ve çayırlar yer alır. Halkın tabiri ile çamağ ve şişuk denilen bitkiler buraya ayrı bir özellik vermektedir.Ayrıca;hoşboncuk,korçoğ,şortoğ adı verilen bitkilerde bölgede yer almaktadır. Bu bitki örtüsü içerisindeki yüksek ve alçak kesimlerde ayı, kurt ve çakal gibi yabani hayvanlara, tav şan,dağ keçisi gibi av hayvanlarına rastlanır.
Orman altı bitki örtüsü ise çayırlar, yosunlar, dikenler, ormangülü (Rhododendron pon-ticun) ve ayı üzümü (Vanciniun terninalis)'nden ibarettir. Çayırlar 30-40 cm . boyundadırlar. Ağaçların altında açıklık buldukları her yerde yetişmektedirler.Yosunların boyları 10 cm/yi geçmez, eğrelti otları ise 1.5 m .ye kadar uzar, dikenlerden en fazla yabani böğürtleni bitki örtüsü olarak söyleyebiliriz.Kültür bitkileri mısır ve çaydır, genelde buğday yetişmez, çünkü olgunlaşma döneminde yağmur çok yağar.
3.3.7.3. Hemşin’de Sosyal Yaşam:
Düğünler :
Günümüzde Hemsin düğünü geleneksel özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir.Eski düğünlerin anıları günümüzde yaşlı insanlar tarafından büyük bir özlemle anlatılmaktadır.O dönemin son bölümlerini yaşayan orta yaş Hemşinliler, bu düğünlerin özlemi içindedirler. Hemsin düğünleri büyük ölçüde eski geleneklerinden kopuk salonlara taşınmış, düğünler sırasında uyum azalmıştır. Eski düğün törenleri az da olsa varlığını korumakta, Hemşinli tulum ve horondan vazgeçmemektedir. Yöremizde düğünler kız evinde yapılan kına gecesiyle başlar.
Düğünler genellikle güz aylarında yapılır. Taraflar yakınlarını komşularını dostlarını davet ederler. Düğün günü yolun uzaklığına göre, yola çıkılır. Yolda tulum ve onun eşliğinde karşılıklı türküler söylenir. Gelinin düğün günü giyeceği eşyalar bir bavula konur ve taşıması için bir genç görevlendirilir. Kız evine gelindiğinde evin giriş kapısı kız tarafınca görevlendirilen bir veya birkaç kişi tarafından kilitlenir. Bu kişi genellikle kız tarafının yemeklerini yapan aşçıdır. Erkek tarafı da, kendi aralarında daha önce seçmiş oldukları bir sözcü aracılığı ile kapının niçin kapatıldığını araştırmaya koyulur ve kapının açılması için o anda gerekli olan bazı sözler söyler. Bu sözler "Acaba biz yanlış yeremi geldik? Bizi kimse karşılamıyor, oysa biz bu aileyi çok konuk sever bilirdik" ve benzeri sözlerdir. Kız tarafının sözcüsü ise hemen karşılık verir. "Hayır doğru geldiniz, ama bu kapı kolay açılmaz. Onu açmak sizin elinizde dir" diyerek karşılık verir. (Bu sözler kalıplaşmış değildir. Sözcü kişilerin yeteneğine göre söylenen nükteli sözlerdir, bu sözlerle söz savaşı yapılır. Bu savaşta kırıcılık yoktur. Amaç düğüne neşe katmak, çevredekiler! güldürmektir.) Erkek tarafı bir miktar parayı kapının aralığında içeriye atar. Paranı miktarı üzerinde tartışma olabilir. Ama genillikle kabul edilir ve kapı açılır. (Bu para aşçınındır) Gelenler en iyi şekilde karşılanır ve hemen bir horon oynanır. Horon oynanırken özellikle ev için bir atma türkü söylenir.
Örneğin:
"Bu yapı iyi yapı" / "Otuz iki direkli " / "Bu yapıyı yaptıran" / "Yüreklidir, yürekli."
Dizeleri ile kız tarafı onurlandırmaya çalışılır. Sonra yemekler yenir. Artık gelini alma ve geri dönme hazırlıkları başlar. Erkek tarafının getirdiği giysi bavulu kız tarafına ödül karşılığı teslim edilir. Gelin bu giysilerle görevliler tarafından donatılır. Gelini giydiği giysiler, Hemşin'e özgü giysilerdir.Yalnız gelinin başına duvak yerine ipek şal atılır. Donatanlara hediyeler verildikten sonra belki de, düğünün en özel bölümüne geçilir. Artık gelin baba evinden dışarı çıkacaktır. Gelin yakın bir akrabası tarafından (genellikle kardeşi amcası ve dayısı) evin çıkış kapısına eşiğe kadar getirilir.Erkek tarafına teslim etmeden önce gelinle ilgili övgülü sözler sıralanır.Son söz olarak ta,bugüne kadar tüm sorumluluklarını taşıdıklarını,bundan sonra ise tüm sorumluluğun erkek tarafına ait olacağını belirtirler.
Kayınpeder geline kapı başı yüzüğü denen kıymetli yüzüğü takar. Bu sırada tulum, gelin çıkarma havası denilen hüzünlü bir ezgi çalar bu çalgıyla yola çıkılır. (yol uzaksa, genellikle at sırtında götürülür) Düğün alayı erkek evine yaklaştıkça durur. Kendine bir çeki düzen verir, evin yakın görünür bir yerinde kız tarafı durur, erkek tarafı evin yanına geçer. Böylece yola çıkan iki gurup ayrılır ve sözcüler arasında magarlık (Sözlü atışma şeklinde çeşitli isteklerin yerine getirilmesinin istenmesi) kız tarafı yollara haliserilmesini ister,erkek tarafı ise bu isteğe kötü bir kilim getirerek karşılık verir. Daha sonra başka isteklerde de bulunurlar. Bu istekler erkek tarafından aynı nükteli söz ve davranışlarla sürdürülerek karşılanır.Gelinin eve alınma törenine geçilir.Kız tarafı kendilerini karşılayacak ,beyefendinin gelmesini isterler.(Bununla damat kast edilmektedir.) Damat ve yenge (Hemsin yöresinde düğünlerde gerek damada gerek geline düğün boyunca eşlik eden,onun nasıl davranacağını söyleyen,kısaca sözcülüğünü yapana yenge denir.(Gelinin Yengesi evli bir kadındır.Damadın yengesi ise evli bir erkektir). Kapının eşiğine kadar gelirler. Yenge ve damadın eşiğe gelmesinden az önce kız tarafından iki kişi eve girmişler ve ocakta asılan zinciri tutup hatta zincirden asılarak, selim sayarlar, mani söylerler. Aşçının kazanı uçtur, iki dolu biri boştur, uzak yoldan geliyoruz, birazda karnımız açtır diyerek aşçının durumunu sormaktadırlar düğün sahibinden hediye isterler hediyeler genellikle Hemsin usûlü örme çorap ve yöreye özgü kede den oluşur. Eşik üzerine gelen damat genellikle hemen karşısında duran ve başında şemsiyesi olan geline ve beraberindekilere:"Çiçeğinizle beraber hoş geldiniz."diyerek avucunun içinde hazır bulunan madeni para ve pastaları gelinin üzerine atar.(yörede bu olaya pasta para atma denir.Pasta buradaki anlamıyla susamdır. Yani madeni para ile susam karıştırılarak atılır) Gelinin tarafında bulunan özelikle çocuklar bu bozuk paraları kapmaya çalışırlar.Çünkü bu bozuk paralar uğurlu sayılırdı.Kese dibi yapılır. Gelin içeriye odasına çıkarılır. Kaynata yüz açımını yapar, geline ve yengeye hediyesini verir. Bazı kaynatalar, o günün coşkusuyla yüz açımı sırasında bizi dörtlükler söyler, işte böyle bir yüz acımı sırasında, yetmiş kuruşluk hediyesini gelin ile yenge arasında paylaştırmak isteyen bir kaynata, şöyle söyler;
"İhtiyarlık kötü şey " / "Ağarttı Sakalımı saçımı" / "Diş kalmadı çeneye" / "Otuz geline verin" / "İster sadaka sayın"
"Kırkını da yengeye" / "İsterse yüz açımı."
"Kırkını da yengeye" / "İsterse yüz açımı."
Böylece isteğini belirtmiştir. Bu sırada erkek çocuk doğurması dilek ve amacıyla gelinin kucağına küçük bir erkek çocuğu oturtulur. Bundan sonra hediye vermek isteyenler hediyelerini verirler. (Verilen hediyelere karşılık, gelin de daha sonra hediye verenlere el örmesi birer çorap hediye eder) Hediye verme işlemi bittikten sonra, yemeklerde de yine karşılıklı bazı isteklerde bulunulur. Bunlar yerine getirilir. Yemekler bitince grup grup horon oynanır. Horona özellikle kaynana, kaynata, gelin ve damat oyuncuların coşkun istekleriyle hatta türkü ile çağırılır.Horon sırasında gelini ve damadı övücü türküler atılır .
Örneğin:
"Enişte boyun uzun Değiyor saçaklara" / "Baldızın kurban olsun Bastığın topraklara"
Daha sonra düğün gecesinin geç vakitlerinde enişte sofrası denen başka bir magarlığa geçilir. Bu arada orta oyununa benzeyen ihtiyar kocakarı oyunu dramatize edilir. Düğün sabaha kadar sürer Ertesi gün düğüncüler dağılır. Her iki tarafın çok yakın akrabaları kalır. O gün damat, gelin, yengeler ve yakın akrabalar kız evine gider. (Bu olaya tarçı geri denir) Kız evinde, gelin duruma göre birkaç gün kalır. Sonra tekrar damat evine gelir, törenler bu şekilde sona erer. Günümüzde Hemsin düğünleri eski özelliklerini kaybederek, farklılaşmışlar; genellikle yurdumuzdaki klasik törenlere dönüşmüşlerdir
Daha sonra düğün gecesinin geç vakitlerinde enişte sofrası denen başka bir magarlığa geçilir. Bu arada orta oyununa benzeyen ihtiyar kocakarı oyunu dramatize edilir. Düğün sabaha kadar sürer Ertesi gün düğüncüler dağılır. Her iki tarafın çok yakın akrabaları kalır. O gün damat, gelin, yengeler ve yakın akrabalar kız evine gider. (Bu olaya tarçı geri denir) Kız evinde, gelin duruma göre birkaç gün kalır. Sonra tekrar damat evine gelir, törenler bu şekilde sona erer. Günümüzde Hemsin düğünleri eski özelliklerini kaybederek, farklılaşmışlar; genellikle yurdumuzdaki klasik törenlere dönüşmüşlerdir
3.3.7.4. Hemşin’in Ekonomisi:
İlçede tarımda kullanılan arazi miktarı 3650 Dekar olup, bu arazide daha çok, çay tarımı yapılmaktadır. Eskiden olduğu gibi bugün de İlçemizde arıcılık önemli bir gelir kaynağıdır. Toplam kovan sayısı 2000 civarındadır.
a) Tarım : İlçenin dağlık ve meyilli bir araziye sahip olması tarım yapılmasını güçleştirmektedir. İlçede yetişen belli başlı ürünler; Mısır, Fasulye, Karalahana, Patates ve Çay'dır. Son zamanlarda Kivi üreticiliği ilçe halkının özel çabasıyla gelişmeye başlamıştır.
c) Arıcılık : İlçemizde zirai faaliyetlerin başında arıcılık gelmektedir. İlçemizde üretilen balların çok kaliteli olduğu ve "HEMŞİN BALI" çevre il ve ilçelerde arandığı bilinmektedir.
d) Balıkçılık :İlçe de birçok akarsu vardır. Bazı yaylalarımızda küçük göller mevcuttur. Bu göl ve akarsularımızda en leziz alabalık türleri yetişmektedir. Kendiliğinden üreyen bu balıklar İlçe içerisinde tüketilmektedir. Suni Alabalık tesisleri kurulmaya başlanmıştır.
İlçe merkezi;sahilden 36 Km içerde,il merkezine 54 Km . uzaklıkta yüksekliği
2000m bulan sarp ve yüksek Rize dağlarının birleştiği derin bir vadide kurulmuştur.
Doğuda Çağrankaya dağları,batıda Rüzgarlı köyü ve Menle dağları bulunur. Karşılıklı bu iki dağın vadisinde,Çamlık ve Çimil derelerinin birleştiği yerde kurulan ilçe,iki dere anlamında kullanılan İKİZDERE adını almıştır.
İlin yüzeyce en geniş ve Karadeniz Bölgesinde yaylaları ile tanınmış bir ilçesidir. Erzurum karayolu üzerinde dik yamaçlar ve doğal güzellikler arasında yer alan ilçenin;sınır komşuları:
Trabzon,İspir,Çamlıhemşin, Rize Merkez, Kalkandere ve Çayeli dır.
1878'de Rize'nin sancak merkezi olması ile birlikte nahiye olmuştur. İkizdere 1952 tarihinde ilçe oldu.Merkezde ve Güneyce Kasabasında olmak üzere iki belediye mevcuttur .Merkeze 7, Güneyce Belediyesine ise 5 mahalle bağlıdır .İlçenin toplam 28 köyü bulunmaktadır. Dünyaca ünlü Anzer balı, Hidroelektrik santrali, Çamlık mesiresi, Çağrankaya, Ojit ve Azer yaylaları önemli turizm potansiyeli ile değerlendirilmeye hazırdır
Rize Şehir Merkezi'nin 15 Km . batısında sahil kesiminde yer almaktadır.
1953 yılında nahiye ,1991yılında ise ilçe olmuştur. 1957 yılında belediye teşkilatı kurulmuştur. 8 mahallesi, 7 köyü bulunmaktadır.
İlçe de yapılaşmanın,batıya doğru ismini aldığı dereye kadar uzaması ile yeni bir yerleşim sahası oluşmaktadır.Iyidere 'yi İkizdere 'ye bağlayan yol üzerinde bir çok fabrika kurulmuş bulunmaktadır.
3.3.10.KALKANDERE
Şehir Merkezine ye
1886 yılında nahiye, 1957 yılında ise ilçe olmuş ve belediye yönetimine kavuşmuştur.
İlçenin 20 köyü ve merkeze bağlı 13 mahallesi bulunmaktadır.
3.3.11.PAZAR
Rize'ye 37 Km uzaklıkta olan Pazar; Trabzon'un fethinden sonra yapılan idari bölünmede, Rize ile birlikte nahiye merkezi idi. 1864 yılında ilçe oldu. Rize 1924 yılında il olduğu zaman yalnızca Pazar İlçesi vardı.İlçeye bağlı 9 mahalle ve 45 köy bulunmaktadır.
1928 yılında belediye kurulmuştur.
Dar bir alana sıkışmış olan Pazar İlçesi, bazı sosyal tesisleri ile Hemsin yönünde genişlemektedir. Bazı özel çay fabrikaları, balık unu fabrikası ilçenin doğusunda yer alan Hamiciye yöresinde bulunmaktadır.
3.3.11.1.İlçe Adının Kaynağı:
Pazar adını 1928 yılına kadar "Atina" olarak kullanıldığı yöre yaşlıları tarafından dahi bilinmektedir.Bu adın kaynağına ilişkin bir çok söylenti vardır.Yunancı ve tarihçi filozof Filavinus Arrianus (95-175) ilçeden şöyle bahseder: "Gerçekten Karadeniz'de bu isme sahip olan bir yer var.Yunan Tanrıçası Ethena'nın tapınağının bu yörede olmasından dolayı Atina denilmiştir.Bir de terk edilmiş kale var.Liman fazla gemi barındıramaz ama onları rüzgardan korur..."
Kemal KARADENİZLİ "Trabzon" adlı eserinde Pazar'dan şöyle söz eder:"Burası eski bir kasaba olup,putperestler zamanında tapındıkları mabuda;Petra (Entas)denildiği için adı "Atina" kalmıştır.
Yunan Prenslerinden biride Karadeniz seyahatine çıktığında ilçe önlerine gelince Pazar'ın denizden görünüşünü beğenmiş,yöreyi Atina gibi meşhur bir şehir zannettiğinden,yöre "Atuna" ve "Atnus "olarak adlandırılmıştır.
Ayrıca Doğu Karadeniz'de Rumca sanılan bir çok ismin "Lazca" kökenli olduğu ileri sürülmektedir.Buna göre Atina-Athenia'nın lazada "Gölgelerin olduğu yer" Rize-Rhizalion'un " "insanları ve askerlerin toplandığı yer",Çayeli-Mapavri ise "Yapraklı" anlamındadır.Yöreye Pontus krallığı döneminde "Sonnica"adı verilmiş,Romalılar "Pontus Palomeniacos",Bizanslılar ise "Khaldei" demişlerdir. Osmanlılar döneminde bölge Rize ve Of"u içine alarak Batum'a kadar "Lazistan" olarak adlandırılmış,bu isim milli mücadele yıllarında da kullanılmıştır.
Özet Tarihçe:
1-) Yazılı Tarih Öncesi :
Yoğun araştırmalara rağmen,Tarih öncesi yerleşmeleri aydınlatacak her hangi bir kaynak bulunamamıştır.
2-)Yazılı Tarih :
MÖ. 2000 başlarında Pazar ve yöresinde Hayvancılık ve tarımla geçinen bir takım topluluklar yaşıyordu.MÖ. 1900 ve 1200 Tarihleri arasında Atina'nın /Pazar) Hititlerin etkisi altında kaldığı sanılmaktadır. İ.Ö.VIII.yüzyılda Miletos'lu denizciler Pazar yeri adı verilen yerleşimlerden birini de bu yöre de kurmuşlardır.Aynı yüzyıllarda Medler yöreyi ellerine geçirmişlerdir. Bir süre yöre Med'lerin yerine Perslerin eline geçmiştir. İ.Ö.1950 de Atina'da (Pazar) Pontus krallığı hakimiyeti görülür.İ.Ö 66 da Roma İmparatorluğunun kontrolü altına giren Atina'nın Roma İmparatorluğunun İ.S 395 de ikiye ayrılmasından sonra Bizans egemenliğine geçer.
Malazgirt savaşı sonrası Melik şah'ın Rize'ye kadar geldiğini Prof. Dr. İbrahim Kafes oğlu "Melik şah" adlı kitabında belirtir.
1204 de Atina (Pazar)Trabzon Rum İmparatorluğunun hakimiyetine geçer.
Türk hakimiyetine geçişi 1461 de Fatih'in Trabzon'u fethi ile gerçekleşir. 1571'de Kafkas kavimlerinden dolayı Abaza korsanlarınca Atina'nın (Pazar) basılıp yağmalanması da Tarihi bir vakadır.
Osmanlı döneminde 1877'ye kadar Batum sancağına bağlı bir yerleşim yeri olarak görürken 1877-1878 Osmanlı Rus savaşından sonra Batum Ruslara bırakılınca 1878'de kurulan Lazistan sancağının (Merkez Rize) önde gelen kazası da Atina olur.
I.Dünya savaşında 5 Mart 1915'de Atina (Pazar)Rus işgaline uğrar.
10 Mart 1918 de Rus işgalinden kurtulur ve 1928 de Atina, Pazar adını alır.
2 Ocak 1936 ya kadar Çoruh iline bağlı olan Pazar'ın Çoruh ilinin kaldırılmasından sonra kurulan Rize İlinin tek İlçesi Pazar'dır
1 Mart 1953'de Pazar'a bağlı Ardeşen Bucağı İlçe olur.
1 Mart 1953'de Pazar'a bağlı Ardeşen Bucağı İlçe olur.
3.3.11.2.Coğrafi Durumu:
Pazar,Doğu Karadeniz'de Rize'nin ilçelerinden biridir.Deniz seviyesinden 10 metre yüksek te Artvin-Rize Devlet yolu üzerinde Doğu-Batı yönünde kurulmuştur. Doğusunda:Ardeşen Batısında:Çayeli Güneyinde:Çamlıhemşin ile Hemşin Kuzeyinde ise Karadeniz yer alır. Pazar-Ardeşen arasındaki çok dar kıyı düzlüğü ve dar Pazar deresi vadi tabanı dışında ilçe tamamıyla dağlıktır.İlçe harita üzerinde tabanı deniz kıyısında olan bir üçgene benzer.Bu üçgen deniz kıyısında 21 km kuzey-güney yönünde ise 35 km uzunluktadır.
3.3.11.3.Ekonomik Durum :
İlçe ekonomisinde en büyük payı çay alır.Bunun yanında balıkçılık ticaret,sanayi,bankacılık ve tarımda ekonomik kaynak yaratıcı işler olarak yapılmaktadır.Çayın halkın geçiminde bu kadar önemli olması yöredeki az kireçli toprağın bu bitki için ideal olmasından kaynaklanmaktadır.
Ziraat
Bağ-Bahçe Ziraatı :
Bağ-Bahçe Ziraatı :
Kıyıda oldukça verimli olan toprak iç kesimlere gidildikçe bu özelliği kaybeder.yağışın bol,arazinin ise % 80-90 engebeli oluşu yüzünden ekonomik değerde tarım ürünleri yetiştiriciliğin yapılamadığı ilçede 5100çiftçi ailesi vardır.Tarım kesiminin uğraş konularına göre dağılımı ise şöyledir:
Çay Tarımı............................................................................:% 65
Hayvancılık...........................................................................: % 20
Tarla Ziraatı...........................................................................% 8
Tütüncülük.............................................................................:% 4
Bağ-Bahçe Ziraatı.................................................................% 3
Çay Tarımı............................................................................:% 65
Hayvancılık...........................................................................: % 20
Tarla Ziraatı...........................................................................% 8
Tütüncülük.............................................................................:% 4
Bağ-Bahçe Ziraatı.................................................................% 3
İlçe ekonomisinde en büyük payı çayın alması yüzünden tarla ziraatı ve bağ-bahçecilik çok küçük alanlarda,aile ihtiyacının karşılanma ihtiyacına yönelik yapılmaktadır.Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ilçede büyük alan kaplayan mandalina ve portakal bahçeleri ile elmalık günümüzde çok azalmıştır.1939 yılında ürünlerinin değerlendirilmesi için kurulan elma kurutma ve konserve fabrikası da ha sonra çayın devreye girmesiyle ekonomik olarak devreden çıkmıştır.10-15 yıl gibi uzun sürede meyve vermeye başlayan ve şeker oranının düşük olma özelliğine sahip bulunan Laz elma (Demir elma)gibi" İzebella" adı ile anılan kokulu siyah üzümler iklim şartları yüzünden zamanında olgunlaşamamaktadır.
Günümüzde bağcılık çaylık alanların yanında,armut ve elma ağaçları ile birlikte aile ihtiyacı için sürdürülmektedir.Trabzon hurması olarak adlandırılan meyve ise konserve ve pekmez yapılmak üzere Erzurum'a yollanmaktadır.
Günümüzde bağcılık çaylık alanların yanında,armut ve elma ağaçları ile birlikte aile ihtiyacı için sürdürülmektedir.Trabzon hurması olarak adlandırılan meyve ise konserve ve pekmez yapılmak üzere Erzurum'a yollanmaktadır.
Tarla Ziraatı:
Tarla ziraatına ayrılan 2.000 hektarlık alanda mısır,fasulye ve patates ekilmektedir.
Mısır:İlçenin çaydan sonra gelen en önemli bitkisidir.Eskiden çok geniş alanlarda ekimi yapılırken
Günümüzde sadece 450 hektarlık bir alanda üretilmektedir.
Günümüzde sadece 450 hektarlık bir alanda üretilmektedir.
Fasulye:Genellikle bahçe kenarlarında yetiştirilir,toplam ekim alanı 20 dekarla sınırlıdır.
Hayvancılık:
Hayvancılık:
Arazinin engebeli,çayır ve mera'nın az olduğu,çay bahçeleri nedeniyle yem bitkilerinin ekilmemesi yüzünden hayvancılık "ahır hayvancılığı" şeklinde yapılmaktadır.Kıyı kesimlerdeki bu durumun aksine yüksek yerleşimlerde hayvancılık asıl uğraş olarak dikkat çekmektedir.Kıyı kesimde az sayıda aile kendi süt ihtiyacını karşılamak amacıyla Jersey inek türü beslemektedir.Hayvansal ürünü satmak amacıyla yetiştiren aile sayısı oldukça azdır.Hayvancılık yapanlar yem ihtiyacını Doğu Anadolu Bölgesinden ot getirerek, yada suni yem alarak karşılamaktadır.Koyun ve keçi ise çaylık alalarda hiç bakılmakta,yüksek alanlardaki yayla ve meralarda ise küçük sürüler halinde görülmektedir.İlçenin et ihtiyacının %85'i Doğu Anadolu Bölgesinden karşılanmaktadır.İlçe tarım müdürlüğünün kuluçka makinelerinde üretilen ve vatandaşa maliyetine verilen civcivler ise aile ihtiyacının karşılanması için yetiştirilmektedir.Bazı aileler tarafından küçük işletmeler tarafından sürdürülen tavukçuluk da yöre ihtiyacını karşılamaktan uzaktır.Gerek mahalle,gerekse köy yolarının yapılması yüzünden eskiden taşımacılıkta kullanılan at ve katır yetiştiriciliği de ortadan kalkmıştır.sahil kesiminde rutubetin çok olması yüzünden iç kısımlardaki dağlık ve yaylalık alanlarda yapılan arıcılık 3600 civarında fenni ve iptidai kovanlarla sürdürülmektedir.
Ormancılık:
Orman İşletme Müdürlüğü 1967 yılında kurulmuştur.Bünyesinde oluşturduğu Orman İşletme Şeflikleri ile çalışmalarını sürdüren müdürlüğün sorumlu olduğu alan 198,673,5 hektardır.8171,5 hektarlık alandaki ladin,kayın ve kızıl ağaç bakımını sürdüren işletme 56.702,2 hektarlık alanda ağaçlandırma,2.072 hektar alanda da temsil çalışması sürdürmektedir.Ormanlık alanların çok sarp ve engebeli,yağışların ise sürekli ve çok olması yüzünden ağaçlandırma çalışmaları istenene düzeyde sürdürülememektedir.Planlanan orman içi yolarlıda olumsuzlukların çokluğu yüzünden planlandığı şekilde gerçekleştirilememektedir.Ormanlık alanlarda halkın "Orman Gülü" olarak tanımladığı "Kumar" ağacı topluluk olarak bulunmaktadır.Yaygın ağaç türler:Kayın,Ladin,Köknar ve kızılağaçtır.
Puro Tütünü :
İlçenin özgü bir Endüstri bitkisidir ve Pazar adıyla anılan puroların yapımında kullanılır.Toprak yapısı gereği yalnızca 26 köyde ekimine izin verilmiştir.Puro tütününü diğer tütünlerden ayran en büyük özellik yapraklarının 1 metre civarında oluşudur.Düğer tütünler gibi kıyılmayan bu tütün "iç sargılık","Dış sargılık" ve "Dolguluk" olarak üç aşamada kullanılır.leçede kurulan fideliklerde kaliteli tütün fideleri yetiştirilerek çiftçi ihtiyacı karşılanmaktadır Son zamanlarda kurutma yerlerinin ilkel olması yüzünden düşen üretim teknik ve sağlık işletmelerin kurulması halinde yeniden canlandırılabilecektir.
Balıkçılık :
Balıkçılık :
İlçenin gelir getiren kaynaklarından biride balıkçılıktır.Pazar'lı denile bütünleşmiş gibidir,onsuz yapamaz.Fakat deniz kirliliği yüzünden balıkçılık eski önemi ve yerini kaybetmektedir.Eskiden Pazar'lı hem balığı tutar yerdi,hem de satarak geçimini sürdürürdü.Bu gün dededen kalma mesleği sürdüren 150-200 civarındaki balıkçı ailesi geçim sıkıntısı içinde yaşama savaşı vermektedir.Bundan 10-15 yıl öncesi hamsi,kefal,barbun,kalkan,karagöz,yelken,mezgit,palamut,istavrit gibi deniz ürünleri bakımından zengin olan Karadeniz'de denetimsiz,bilinçsiz avlanma ve çevre kirliliği yüzünden ortaya çıkan bu durum gerçekten içler acısıdır.Balıktan umduğunu bulamayan Pazar'lı deniz özlemini küçük balıkçı tekneleri ile lüks yat yapımını sürdürerek gidermektedir.Bahçedeki daracık alanlarda yöre insanının becerisi ve bir keser-testere yardımıyla sürdürülen tekne yapımı önemli bir ekonomik değer yaratmaktadır.Deniz balıkçılığı yanında tatlı su balıkçılığı da ilçede önemli bir yer tutmaktadır.Alabalık yanında son zamanlarda somon yetiştiriciliği önemli bir faaliyet alanıdır.
Karadeniz De Somon:
Karadeniz De Somon:
Karadeniz'de oksijenin yatay ve dikey dağılımı yanında doymuşluk oranının yüksekliği somon üreticiliği için son derece elverişli bir ortam yaratmaktadır.İlçedeki geniş alanların varlığı ve müteşebbis vatandaşların hevesi ile bu bakımdan da büyük bir üretim değerine ulaşılacağına mutlak gözü ile bakılmaktadır.
Ticaret ve Sanayi:
Ticaret ve Sanayi:
Eskiden beri oldukça canlı olan Ticarette en büyük payı çay alırken bunu deri ve kereste izlemektedir.İlçe adının "Pazar" oluşu da ticaretin odak noktası olmasından gelmektedir.Her türlü bakkaliye,manifatura,,tuhafiye,kavaf iye,zücaciye,mensucat yanında sebze-meyve ve ot ilçe dışından getirilmektedir.Yöre insanının en önemli ihtiyacını karşılayan çay makası,teleferik,yayık makinesi gibi küçük sanayi ürünleri ilçede yapılıp kullanılmakta,çevre ilçelere de yollanmaktadır.Ayrıca mobilyacılıkta ilçede çok gelişmiştir.El becerisi ve zevkin kaynaşması ile ortaya çıkan birbirinden güzel mobilyalar dayanaklıkları ile tanınmaktadır.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil